28 Kasım 2017 Salı

GÖNÜLLÜLÜK Bir Elbise Değil ki?

GÖNÜLLÜLÜK! 04-03-2018'de gözden geçirildi ve eklendi.
İşin ucunda hiç bir şey olmasa da bunu yine yapar mıydınız? Veya, bunu yaparken öyle bir durumla karşı karşıya kalmış olun ki; karşınızdaki kişiye çok iyi gelecek, ama sizi belki de hedefinizden bi parça uzaklaştıracak; yine de karşınızdaki yardıma muhtaç kişiye el uzatabilir miydiniz?
Günümüzde, GÖNÜLLÜLÜK ismi her yerde geçiyor; sayılarca ve sayılarca gönüllü kuruluşlar var!
Peki, gerçek anlamda GÖNÜLLÜLER mi çoğaldı?
BİR ARKADAŞIMIZIN GÖZLEMİ: "Otobüste önümde iki genç konuşuyorlar. Tıp fakültesi öğrencileri olduğunu duyuyorum. ABD'ye gitmeyi planlıyorlar. Bunun kolaylaşması için bir gönüllü projede görev almayı düşünüyorlar. Şöyle ABD ile bağlantılı hasta ve yakınları ile ilgili hocalarının önerileri olmuş..."
Yaklaşık tablo şöyle: "Eğer X derneğinde, Y kuruluşunda vbg.. GÖNÜLLÜ olursam, çevrem genişler, daha çabuk, daha kaliteli ........... SAHİBİ olabilirim."
M.Demiralp: “Günümüz dünyasında iyilik yapan ya da daha doğrusu yapıyor görünen çoğu kişi maalesef bunu bir yatırım olarak yapıyor.
Gönüllülük, bir zamanlar hesapsız kitapsız gönülden gelen, sanki doğaçlama en güzel güdülerden değil miydi?
Yani, yolda yere düşen birisini gördüğümüzde, "ona yardım etmek bana nasıl çıkar sağlayabilir ?" demeden,
veya, "yardım edeceğim kişi benimle aynı X derneğinden mi, Y
kuruluşundan mı, vbg..?" diye hesap yapmadan, elinden tutmak, onu kaldırmak; "bak yanındayım devam et.." demek isteriz değil mi?
Evet, evet, sanki her birimizde doğal olarak varolan böyle(ydi) sanki?
Böyleyse, ne oluyor da sonradan başka tür Bİ ŞEYE :-( dönüşebiliyor?
Bir tıp öğrencisinin açıklaması: "ABD'de SAT isimli bir üniversitesi sınavı mevcut, hatta bazı fakülteler için bitirme sınavları da bulunuyor. Amerikan sisteminin bizdekinden farkı şudur: öğrencinin lisedeki notları, sıralaması ve giriş sınavında aldığı puan dışında yaptığı çalışmalar, ilgilendiği spor ve sanat dallarında edindiği başarılar da değerlendirilir. Öyle ki siz profesyonel olarak bir spor dalı ile uğraşmıyor veya mükemmel bir atılım gerçekleştirmediyseniz SAT'de tam puan alsanız dahi Ivy League içinde geçen Harvard gibi okullardaki çok rağbet gören bölümlere giremeyebilirsiniz."
Benim görebildiğim şu; artık elimizde DEĞERLİ ne varsa her şey herhangi bir başka projenin aracına dönüştürülüyor gibi!
SONUÇ: Hırs, ünvan, zevk odaklı bağlılık ve bağımlılıklar ve de dayatılan öğrenmeye kapalı yaşam koşulları; ÖZGÜRLÜKLERDEN, yani MERAK ETMEKTEN, irdelemekten VAZGEÇMEK = Sadece ve sadece günümüzdeki başarı (!) denen şeye İNDİRGENMİŞ BİR YAŞAM!
Hiç bir amaç kurnazca gönülleri sömürmeye DEĞMEZ.
KURNAZLIK, evrensel bir APTALLIKTIR. Çünkü, tüm EVRENSEL DEĞERLERİN İÇİNİ BOŞALTIR.
Sonra? ...
Sizce de öyle ise ÇÖZÜM için ne yapalım?
Bence, öncelikle, kurnazlığı zeka sanarak onurlandırmaktan vazgeçelim; çünkü gerçekten APTALLIK.  
A.Şükran Demiralp, 29/11/2017

Gönül kazanabilmek.




El ele vererek güçlenebilmek... Evet, o güçlenirse, ben de, sen de güçlenebiliriz.
Herhangi bir arka hesap olmadan elinden tutabilmek, el ele gönül gönüle olabilmek.

20 Kasım 2017 Pazartesi

ETİK DAVRANMAKTAN VAZGEÇMENİN BAHANESİ OLAMAZ!

ETİK DAVRANMAKTAN VAZGEÇMENİN BAHANESİ OLAMAZ!

Bilimin amacını asla unutmamak / gerçekten akıllı olabilmek: http://asukrandemiralp1.blogspot.com.tr/2017/06/bilim-ve-budalalk.html
Tanık olduğum bir konu: “Evet, bu bilimsel projeyi X ilaç firması destekliyor. Proje biraz şekil değiştirdi diye vazgeçemeyiz. İlk hali değiştiği için projeden ayrılan Y beyin tüm Avrupa’da gezmesini, araştırma yapmasını destekleyen kimlerdi acaba? O ilaç firması değil miydi?”
Not: Proje nasıl değiştirmişti? Belli demografik - Demografi, Diğer adıyla nüfus bilimidir. Dünya'da veya bir ülkede bulunan nüfusun yapısını, durumunu, dinamik özelliklerini inceleyen bilim dalıdır. - özellikleri olan bir topluluk üzerinde başlatılan bir tarama çalışması devam ederken topluluğa özelliklerini bozacak yeni üyeler eklenmişti.
Topluluğun seçiminde rol oynayan demografik kriterler için herhangi bir örnek olsun diye:

  • 50 – 70 yaş arası, kadın
  • Ekonomik durumu en az orta ve üzeri
  • En az lise mezunu ve üzeri…
Bu örnek üzerinden gidersek, bu topluluğa sonradan varoşlardaki, ekonomik ve eğitim durumu çok farklı kadınları da kattığınızda, konu bilimsel projeden çıkıyordu. O yaş civarı herhangi kadınlar üzerinde yapılan genel bir ankete dönüşüyordu ve artık bu projeye ne kadar bilimsel bir araştırma denebilirdi? Projeden ayrılan akademisyenin açıklamaları yaklaşık böyleydi.
Ve diğer durumlar…
Böyle konularda ihtiyaç duyulan kaynakların nerelerden bulunacağı sorusunun ötesinde acaba bireysel hırsların; şöhret, para gibi, etkisi ne kadar?
Örnekler yaşantılarımızda ve dünyada bolca var.
Ama umudumuz çok daha fazla. Akılcı ve modern insanlara; yani, önce kendimize güveniyoruz. Biz ne kadar etik davranmayı bir yaşam biçimine dönüştürürsek, dünya da o kadar çok etik davranışlar yayılabilir. Etik olmayanları da ortaya çıkardıkça aptal ve modern olmayanların sayısı azalabilir.   
Derleyen: A.Şükran Demiralp, 20-11-2017
Aşağıdaki değerli yazı için Sn. Mustafa çetiner'e teşekkür ederiz.
Dr. Mustafa Çetiner’in yazısından alıntı:

Konuyu ilk kez gündeme getirenlerden biri Antony Barnett idi. Barnett bir gazeteci ve insan hakları savunucusu. Onun Guardian’ın “Observer” ekinde 2003 yılında çıkan yazısı tam bir şok etkisi yaratmıştı.
Makalenin tam ismi How drug firms ‘hoodwink'?  idi: Türkçesi, “İlaç firmaları nasıl ‘aldatıyor’?”
Barnett’a göre bilimsel tıp dergilerinde yayımlanan makalelerin neredeyse yarısı “ghostwriters” yani “hayali yazarlar” tarafından yazılmaktaydı. Bu makalelere sonradan hekim isimleri eklenmekte ve sanki isimleri eklenen yazarların çalışmaları gibi sunulmaktaydı.
Üstelik çok güvendiğimiz bilimsel dergilerde bu genellemeye dâhildi.
Tıp dünyasındaki saygınlığı su götürmez olan The New England Journal of Medicine dergisi, bir kalp ilacının etkinliğinin rapor edildiği çalışmayı geri çekmek zorunda kalmıştı. Gerekçe makalenin yazarları arasında yer alan Alman kardiyolog Dr. Hubert Seggewiss’in çalışmadan haberi olmamasıydı.
İnanılır gibi değildi, ünlü bir dergide yayınlanan önemli bir bilimsel çalışmanın yazarları arasında adı geçen bir bilim insanı isminin çalışmaya eklendiğini bilmiyordu!
Anthony Barnett o eski ama unutulmaz yazısında, mide ilaçlarından birini konu alan bir yazıdan da söz ediyordu. Önemli tıp dergilerinden birinde yayımlanan söz konusu çalışmada katkılarından ötürü̈ teşekkür edilen hekimin aslında ilacı pazarlayan firmanın kadrolu bir yazarı olduğu anlaşılmıştı. Bu örnekleri çoğaltmak çok mümkün, ancak son yıllarda daha az yapıldığını – yapılabildiğini de eklemem gerekir.
Çünkü bilim dünyası elbette ki konuya duyarsız kalmadı. Birçok bilimsel dergi bir özeleştiri sürecine girdi. Artık makale yazarlarının tümünden ayrı ayrı onay alınarak makaleler basılıyor.
Peki, “hayalet yazarlar" sorunu çözüldü mü?
ABD senatörlerinden Senatör Charles E. Grassley, 24 Haziran 2010 tarihinde Senatoya bir rapor sundu.
Senatör raporunda ismini anmayacağım bir ilaç firmasının kendi hormon ilacı ile meme kanseri arasındaki ilişkiyi değerlendiren bir makale yazdırmak için bir tıp iletişim ve eğitim şirketi, DesignWrite Inc. (DesignWrite) ile anlaştığını ve makaleye daha sonra bazı “akademi” mensuplarının da ismini yazar olarak ekleyerek bilimsel bir dergide yayınlattığını belgeleri ile kanıtladı. "Grassley, Charles, ed. (June 24, 2010). "Ghostwriting in Medical Literature" (PDF). Minority Staff Report,111th Congress,United States Senate Committee on Finance. Washington, DC. Retrieved 2010-07-11.”
Yani sorun halen sürüyor.
Kesin olan “bilimin ilerleme sürecinde” bilimsel çalışmalardan, yapılan bu bilimsel çalışmaların yayımlanmasından vazgeçilemeyeceğidir.
Günümüzde tıbbın ve insan sağlığının alınıp satılabilir bir “meta” haline gelmeye başladığı doğrudur ancak bilimsel yöntemin doğruluğuna olan inancın yitirilmemesi önemlidir.”
Yazının tamamı: 





5 Kasım 2017 Pazar

Acı Çeken Bir Dost ve Hepimiz İçin

Gerçek bir yaşamdan


Yaşını bilemiyorum, belki 30 – 35 gibi. 4 yıl önce tesadüfen tanıdım. Olağanüstü yardımsever, dost canlısı, sevgi dolu ve çok duyarlı bir genç hanım. 4 yıl önce sık sık yere düşme, bayılma gibi tekrarlayan davranışları vardı. Bu nedenle psikiyatri de zaman zaman hatta sık sık yatılı tedavi görmek zorunda kalıyordu. TMS, EKT gibi yöntemler, onca ilaç, psikolojik terapiler; dön dolaş yine aynı çevrim. Şimdilerde belki yere düşmeleri yok. Ancak, tekrarlayan bir duyarlılık artışı, ilelebet ayrıldığı dostlarına, sevdiklerine duyduğu derin özlem, yaşamda olanlara derin sitem, yakınlarının onca mutlu etme çabaları ve yine hastaneye yatış; belki hemen her ay en az iki kez tekrarlayan tablo.

Tanısı: Borderline tipi kişilik, duygu durum bozukluğu ve anksiyete

Dr. Eylem Özten’den alıntı:
“Mükemmellikle değersizlik arasında ani geçişler
Borderline Kişilik Bozukluğu üç ana nokta üzerindeki sorunlara odaklanır: Kişiler arası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımdaki değişkenlik ve belirgin dürtüsellik. Öncelikle kendisine ilişkin algıları değişkenlik gösterir. Kendisini güzel, başarılı biri gibi hissederken birden değişkenlik göstererek kendisini çok önemsiz biri olarak algılayabilir.
 Güven duyguları çok kırılgandır
Bu kişilerin kendilerine güven duyguları çok kırılgan olduğu için insanlar tarafından kabul edilmeye ya da reddedilmeye karşı aşırı derecede hassastırlar. Ayrılık ya da istenenin olmaması durumlarında yoğun öfke ve diğer belirtiler yaşanır. Bu kişilere karşı öfkelerini net bir şekilde sergiler, sonrasında bundan dolayı suçluluk, pişmanlık, utanç duyguları yaşar ve kendilerini değersiz, zayıf, kötü hissetmeleri pekişir. Borderline Kişilik Bozukluğu olanlar, aşırı terk edilme korkusu yaşarlar.
Depresyona meyillidirler
Borderline kişilik bozukluğu olan kişilerde depresyon sıkça görülür. Duygulanımdaki iniş çıkışlar yani ruh halinde sürekli değişimlerin olması Borderline Kişilik Bozukluğu’nun bir duygudurum bozukluğu (Bipolar bozukluk yani manik depresif bozukluk) sınıfında mı değerlendirilmesi gerektiği sorusunu gündeme getirmiştir.
Hüzün var içimde!
Hüzün biraz oluversin
Olduğu ile kalıversin.
Şimdi, içimize yine dönelim
Başka türlü inceleyelim
Mutlaka başka şeyler de buluruz!
Hatta eminim ki buluruz
O başka şeyler ki,
Buluversek daha iyi hissedeceğiz,
Önlerinde var bi engel,
Ama sadece bir engel desek,
Deriz de demekle nereye dek?
Engeli görüp aşmak gerek
Aştım derken yine bi engel
Bi engel yine bir engel ama
Sadece giysi farkı
O bir engel aynı engel
Kendi kendini doğuran engel
Belki aşılmaya çalışılan yollar
Kullanılan araçlar
Hep aynı, aynı yapılanlar
Başka yapılmadık neler var?
Tüm insanlık veya bir insan
Bir canlının derdini
Derdin edinebildin mi?
Yani, akılla derdin edinebildin mi?
İşte aşılması gereken en büyük engel:
İnsanlık bilindik kalıplarda can çekişiyor
Hem de bilindik kalıplarda?
İyi mi?


 Hastalık, kimde? Hala belirsiz mi ki?

A.Şükran Demiralp, 05-11-2017

Fotoğraf: Mehmet Demiralp