13 Mayıs 2018 Pazar

FARKLI OLANI SEVEBİLMEK

"En iyi ilaçtır sevgi."

Bir üniversite hastanesindeki çocuk psikiyatrisi bölüm başkanı doktor böyle demişti işte.

Sevgi nedir?



Fotoğraftaki anne aslında siyah beyaz yavrunun gerçek annesi değil. O yavru kimsesiz bulunmuş ve bu sevgili anneye getirilmiş. Bu sevgili anne daha önce de böyle kimsesiz yavruları kabul etmişti. Bu fotoğraf yaklaşık bir yıl önceden. Şimdi bu yavruların hepsi onları seven birer aile yanında diye biliyorum.

Sevgi, biz insanlar için nedir? Acaba hayal edilenle önündeki gerçek arasında bir orta dengeyi bulabilmek midir?

"Hayvanlar gerçekleri insanlardan çok daha hızlı kabullenirler. Yaşama hep kaldıkları yerden devam ederler. Onlarda neden buna sahibim / değilim vbg yakınmalar var mıdır? Peki bizler nasıl yetişiyor ve yetiştiriyoruz da sahip olduğumuz farklılıklar, bozukluklar vbg daha daha çok HASTALIĞA dönüşebiliyor? Hastalıklara da çözüm üreten bilim bu konuya nasıl yaklaşıyor? Veya bilimin değiştirmesi gereken neler var?"


A.Şükran Demiralp, 30 Mart 2018


6 Mayıs 2018 Pazar

Anne – Babalık vb Becerileri ve Gelişim


Otizmli bir çocuğu olan annenin intiharından söz eden çok az haber kaynağı var. Tesadüfen birkaç arkadaşımın paylaşımlarından haberim oldu.

Habere göre, anne eşi ve yakınları tarafından terk edilmiş. Çocuğu ile yapayalnız bırakılmış. Ve anne yaşamına son vermiş.

Otizm ve birçok bozukluk tanı ölçütlerine göre Nörogelişimsel Bozukluklar sınıfına giriyor; genetik etkenler de söz konusu. Annenin ve babanın bu genetik mirasın etkilerini hiç yaşamamaları ne derece olası? Bunu tahmin edebilmek için uzman olmaya da pek gerek yok gibi; çevremize bakabiliriz.


Genetik mirasa sahip bazı benzer bozuklukları yaşayan bireyler çok farklı gelişimler gösterebiliyor. Bu da onların çevresel koşullar içine alabileceğimiz sosyal ve ekonomik koşulları en başta olmak üzere, yemelerinden içmelerine, soludukları havaya, içinde yaşadıkları kültüre, çevrelerindeki insanların davranışlarına vb, gibi birçok etkene bağlı. Aynı ev ortamında çocuğun rol-model olarak alacağı davranış kalıpları da yakın çevre ortamı içinde olan bitendir. 

İntihar eden anne yapamadı. Neden?

Kısacası, türünün en iyilerini seçip; “onlar yapabildi, sen de yapabilirsin..” şeklindeki sunumlar herbirimizin yolunu ne kadar aydınlatabilir? O anne neden yapamadı? O annenin O çocuğu, şimdiden çok uygun koşullarda bir ortamda yetiştirilebilse, belki yapabilecek! Nörogelişimsel süreç olumluya çevrilebilir belki de?

Sorun, çocukların kaderlerinin (!) sadece anne, baba, vb ile sınırlı olması, olmak zorunda bırakılması değil mi?

Temel Hak ve Özgürlükler diyoruz da? Temel Hak ve Özgürlükleri elde edemeyenler veya “Leylek ile Tilki” masalındaki gibi önlerine sunulanlar?


Yapabilenler, yaptıran destek koşullardan bağımsız olabilir mi? Aynen yapamayanların, köstek koşullardan bağımsız olamayacağı gibi.

Dolaysıyla, günümüz koşullarında, dünyanın her yerinde bazı az sayıda anneler – babalar vb, bazı çocuklar, bazı gençler birlikte vd yapabilirken daha çoğunun yapamama olasılığı çok daha fazla oluyor.   

HBT - 2016 haberinden:

"Otizmden etkilenen ve potansiyeli göz ardı edilen insan sayısı ise çok yüksek. Bu insanların birçoğu ortalama zekâ ve üzerinde olmasına rağmen, okulda ve işte başarısız oluyor. Fransa’da % 90’ı ilkokula giden otistik çocukların ancak %1’i liseye geçebiliyor. Ya da Amerika’da, liseye giden otizmlilerin yarısından azı mezun olabiliyor. İngiltere’de, yüksek işlevli otizmi olan yetişkinlerin sadece % 12’si tam zamanlı çalışabiliyor. Birleşmiş Milletler ise, dünyada iş sahasında olmayan otizmli oranının %80 olduğunu tahmin ediyor.
Aslında bu rakamlar bir trajediye işaret ediyor: milyonlarca insan atıl, izole ve iş dünyasının dışında yaşıyor. İlgili anne babalar ve kardeşler, nasıl yardımcı olacaklarını bilmiyorlar. Otizm, topluma pahalıya mal oluyor, yani ekonomik büyümeyi azaltıyor ve engelliler için ayrılan fonu şişiriyor. Oysa otizm tanısı konmuş insanların hayatlarını dönüştürebilecek çok fazla şey var: erken dönemde teşhisten, iş bulmaya yardımcı olmaya dek…"


BBC Türkçe - 2016 haberinden:
“İngiltere'de otizmli çocuklar üzerine yapılan bir araştırma, anne babalık becerilerinin otizmli çocukları geliştirdiğini ortaya koydu.
Londra'daki King's College Üniversitesi'nden bilim adamlarının önderliğinde yapılan araştırmaya göre, ebeveynlerin çocukları ile 2,5 yaşından itibaren kurdukları iletişim semptomların şiddetini azaltıyor.
Uzmanlar araştırmada konuşma sorunu yaşayan ağır otizmli çocuklara odaklandı.
Anne ve babanın iyi bir iletişim kurduğu çocukların semptomlarında yüzde 15 oranında bir azalma görüldü.
Uzmanlara göre anne babalık becerilerinin gelişmesi, çocuğun sosyal becerilerinin de gelişmesi anlamına geliyor.

Sosyal aile ile otizmli çocuklar da sosyalleşiyor
Sonuçları tıp dergisi Lancet'te yayımlanan bir makalede duyurulan araştırmada ebeveynlere, çocukları ile oynadıkları sırada kaydedilmiş görüntüler izletildi.
Aynı zamanda bir terapist de onlara, çocukları ile daha iyi bir iletişim kurmaları için ipuçları verdi.
Anne babalık becerilerinin eğitimle güçlendirildiği ebeveynlerin çocuklarının önemli ölçüde gelişim gösterdiği, zamanla daha fazla konuşmaya başladıkları gözlendi.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Manchester Üniversitesi'nden Profesör Jonathan Green, anne babalık becerilerinin otizmli çocukları geliştirdiğinin ortaya çıkmasının çok önemli bir gelişme olduğunu söyledi.
Jonathan Green, "Elde edilen sonuçların sıra dışı" dedi.”
Varabildiğim yer: Günümüzde “Bağlantısal Bütünsellik” giderek daha çok duyulacak. Sanırım “Bağlantısal Bütünsellik”, nöronlar arasındaki bağlantıların her birimizdeki farklı gelişimi olarak yorumlanabilir. Tıpatıp aynımızdan bir model oluşturulduğunu varsaysak bile, ilk farklı durumda nöronlarımız farklı bir bağlantı oluşturacakları için artık iki farklı bireye dönüşüyoruz.  Bu durumun benzerini tek yumurta ikizlerinde de yıllar önceden (belki 1970’li yıllardı, o zamanın Bilim ve Teknik dergisinde okumuştum) gözlemlendiğini hatırlıyorum. İkizler birbirlerinden uzakta iki farklı çevrede oldukça farklı bireyler olarak yetişmişlerdi.
Prof. Dr. Türker Kılıç’ın sunumlarından aklımda kaldığı kadarıyla, eğer;
Maddeden – Enerjiye,
Genden – Düşünceye,
Beyinden -  Zihine,
Parçadan – Bütüne,
Ben’den – Biz’e  - Biz'i varolan herşey olarak anlıyorum - doğru gidiyorsak o zaman; "O -anne, çocuk, baba, vb -  yapabildi,  SEN -anne, çocuk, baba, vb - de yapabilirsin, niye yapamıyorsun ki?demeyeceğiz vb. “Her birimiz nasıl yapabiliriz?” için "önümüzdeki engeller nelerdir?" diyeceğiz vb.
Prof. Dr. Türker Kılıç, Parkinson için bağlantısal bozukluğun olduğu yerin bulunduğunu söyledi.  Burası uyarılarak Parkinson tedavi edilebiliyor dedi. Alkolizm için bulunabilse, o da tedavi edilebilecekmiş. Bence daha da önemlisi, hırs ve sonsuz para kazanma hastalığının bağlantıları bulunabilirse, BİZ olabilme gerçekliğine daha çok yaklaşabiliriz belki.
Başka türlü birbirimizin koşulları nasıl yaklaşabilir? Yaklaşabilir mi?



Derleyen: A.Şükran Demiralp, 6 Mayıs 2018