29 Mart 2017 Çarşamba

Yanılsamalar, Aşırılıklar, Genellemeler vs

- Öğrenmek; bilgi ve bildiğimizi fark etmek bilmeMEye göre kendimizi değiştirme olasılığımızı artırabilir mi? Eğer bilgiyi güçlenmek için kullanabilme yeteneğimizi geliştirebilirsek, daha çok merak edersek olabilir.

- Merak ve bilgi kesinlikle olmazsa olmaz. Ancak yetmez. Bilgiyi iyi özümseyebilmek için nesnel bakış açısı gerekir. Nesnelliğimizi olumsuz neler etkileyebilir?  Örneğin, düşünce hataları bu yeteneğimizin gelişmesi; nesnelliğimiz önündeki en büyük engellerden birisi, belki de en önemlisi olabilir?

- Bilgileri irdeleyebilme; aralarındaki etkileşimleri fark edebilme önünde depresyon çok önemli bireysel bir engel olabilir. Peki, neden depresyona gireriz? Her bireyin depresyona girme durumu kendine özel vd şartlar içinde gelişebilir. Benzer genetik geçmişi ve benzer yaşamı olan insanlar için de bu şartlar farklı gelişir. Nedenleri tam bilemesek de depresyondaki insanlarda gelişen ortak düşünme biçimleri; ağırlıklı olarak düşünce hataları genel olarak aşağıda yazıldı:


DÜŞÜNCE HATALARI (DH) NELER YAPTIRIR?

Seçici Algılatma: Bir olayın / bir durumun olumsuz ayrıntılarını algılatır ve gözümüzde büyütür. Durumun / olayın olumlu yanlarını görmemize engel olur.

Kutupsal Algılatma: DH bize herşeyin siyah / beyaz, iyi / kötü olduğunu düşündürür. Yani bir şey ya iyidir ya da kötü; ya mükemelsinizdir, ya da çok başarısız. İkisinin ortası yoktur.

Aşırı Genelleme: DH sadece tek bir olay üzerinde değerlendirme yaparken aynı şeyin tekrar tekrar olacağına bizi ikna eder. Sadece tek bir olumsuz ilişki yaşayan birinin bundan sonra karşı cinsle ilişkiye girmekten korkması ve karşı cinsten nefret etmesi gibi; kadınlar kötüdür / erkekler kötüdür gibi aşırı genellemeleri bize düşündürür.

Felaket Tellalı: DH bizi bir felaketin kaçınılmaz olduğuna ikna eder. Küçük bir problemde bile olabilecek en kötü olasılığı bize düşündürür. Ve kesin olarak en kötü olasılığın gerçekleşeceğine dair bizi ikna eder. Ve bize büyük kaygılar yaşatır. Halbuki en kötü olasılığın olma şansı çok düşüktür.

Kişiselleştirme: DH bizi, başkalarının her söylediğinin bize karşı bir tepki olduğuna ikna eder. Başkalarının her söylediğinden alınmamızı, gücenmemizi sağlar. DH sürekli olarak bizi çevrenizdekiler ile mukayese eder. Ve bizi çevremizdekilerin bizden daha akıllı, daha güzel, daha başarılı olduklarına ikna eder. Ve kendimizi kötü hissetmenize neden olur.

Kontrol Yanılsaması: DH tüm yaşamımızı kontrol ettiği için kendimizi umutsuz, yardıma muhtaç ama yardım göremeyen bir kader kurbanı olarak görürüz. Ayrıca DH çevremizdeki herkesin acıları ve mutluluklarından sorumlu olduğumuza bizi ikna eder. Bütün bunlar DH'nin sebep olduğu yanılsamalardır.

Doğruluk Yanılsaması: DH çevremizdekilerin bizimle aynı fikirde olmamasından dolayı gücenmemize ve kırılmamıza neden olur. Sanki çevremizdekiler bizimle aynı fikirde olmak zorundaymış gibi.

Suçlama: DH etkisi ile yaşadığımız problemler sonucu çektiğimiz acılardan ya kendimiz ya da başkalarını suçlarız. Bu durum DH'nın en etkili taktiklerinden biridir. DH bize sürekli suçlayacak birini aratır ve kendimizi kötü hissetmemize neden olur.


Zorunluluklar ve Kurallar: DH bize bir çok zorunluluklar ve kurallar listeler. Bu listede bizim ve başkalarının nasıl davranmak ve düşünmek zorunda olduğu yazılmıştır. Başkaları bu kuralları ihlal ederse gücenir ve kırılırız. Biz bu kuralları ihlal edersek de suçluluk duyarız.

Duygusal Çıkarımlama: DH ne hissediyorsak onun doğru olduğuna bizi ikna eder. Eğer kendimizi değersiz hissediyorsak değersiz olduğumuzu düşünürüz.

Değiştirme Yanılsaması: DH eğer başkalarını yeteri kadar etkiler ve zorlarsak onları bizim düşüncemize uygun bir şekilde değiştirebileceğimize bizi ikna eder. Başkalarını değiştirme ihtiyacı duymamız mutluluğumuzun tamamıyla başkalarının davranış biçimine bağlı olduğu inancıdır. Buna da bizi DH ikna etmiştir. DH başkalarını oldukları gibi kabul etmemize engel olur.

Global Etiketleme: DH bir ya da iki özelliğe göre olumsuz bir global değerlendirme yapar. Örneğin DH bize şunu düşündürebilir: “Matematikte başarısız olduğuma göre ben bir salağım.“ Böyle düşündürerek bizim kendimizi kötü hissetmemize neden olur. 

Cennet Vaadi Yanılsaması: DH yaptığımız özveriler ve fedakarlıklar için karşılık beklememize neden olur. Sanki birisi bizim yaptıklarımızın skorunu tutmaktadır. Bu nedenle iyi skor yapmak için çabalarız. Ama ödül bir türlü gelmez. Çünkü aslında biz DH'nın tuzağına düşmüşüzdür.



Bunların bazısı bize uyabilir bazısı ise uymayabilir.

İnternetten alıntı






3 Mayıs 2020 tarihinde yeniden düzenlendi; DH ve depresyon ilişkisi ele alınırken, her düşünce hatası yapanın depresyona girmese de yaşamı anlamak ve yaşamakla ilgili sorunları, çelişkileri olabileceğini düşünüyorum.

A.Şükran Demiralp




21 Mart 2017 Salı

Tek bir doğru değil, duruma göre değişen doğrular olabiliyor

Anlamaya Çalışılmalı

Öncelikle, GÜNÜMÜZDE Tourette Sendromu (TS) tanısı için, DSM-5 tanı ölçütleri el kitabına göre gerek ve yeter koşullar http://bit.ly/2naGHHj linkinde belirtilmiştir. Eğer bu tabloda, madde 4'de belirtilen; diğer tıbbi koşullardan kaynaklanmayan belirtilere göre tanı söz konusu ise, TS tikleri söz konusu olabilir.

UÇLARDA GEZİNTİLER kitabından alıntılar:

“…bu kitap ve deneyim aktaran benzerleri, kişilerin kendilerini nasıl geliştirip değiştirdikleri ile ilgili ipuçlarını içerebilir. Bu kitaplarda kişiye özgü yöntemler olabilir. Bunlar tamamen deneyseldir. O kişiye iyi gelebilir. Ama bir başkası için farklı sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, bu gibi kitapları yazan kişiler kendi çözümlerini evrensel çözüm şeklinde sunmamalılar. Okurlar da eleştirel gözle okumalıdır. Kendi koşullarını iyi irdelemek, deneyimlerini aktaranlarınkiyle kendi benzer ve farklı durumlarını gözden geçirebilmek,  yapmaya çalıştığım bir uygulamadır. Bu kitabı yazarken Oliver Sacks’ın kitablarındaki bilimsel öykülerden bu gözle yararlanmaya çalıştım. Bu öykülerde, bir taraftan bilimsel açıdan TS’nin genel özellikleri kategorize edilirken, varoluşsal açıdan da her kişinin kendine özgü yanı olacağı, dolaysıyla her TS’li kişinin de bir diğerinden farklı olacağı gerçeği vurgulanıyordu.
Kağan’ın doğrudan katkısı: “Tek bir doğru değil, duruma göre değişen doğrular olabiliyor. ‘Şöyle yapın’, ‘bu yöntemi uygulayın’, ‘mutlaka iyi gelecek’, ... gibi koşullandırmalar, bunalım yaşayan insanların sıkıntılarını katlayabilir. Aklı karıştıp, iyice bulandıracak yaklaşımlar yerine, kişinin durumunu sorgulamasına ve kendisini dışarıdan görebilmesine yardımcı olacak örnekler çok daha anlamlı ve yararlı olacaktır. Bir örnek olarak, okuduğum bir kitapta: ‘Bir bahçevan bahçesine nasıl ayrık otları sokmamak için özen gösterirse siz de beyninize olumsuz düşünce sokmayın’ diyordu. Bunu doğru varsayarsam beynimde olumsuz düşünceler kristalize olmuşken, asla olumsuz düşünce olmamalı diye düşünmek daha çok olumsuz düşüncenin çözülmesine neden oluyor, sıkıntımı katlıyor, çevrimsel bunaltılara sokuyordu. Halbuki bilişsel davranışçı terapide ‘düşünceler bir tren gibi gelir geçer, eyvah yine o olumsuz düşünceler geldi diye panik olmayın’ diyordu. “
…..

“Ona bir şeyi yapmasının inatla üstelenmesi anlamsızdı. Küçükken nörolog “sakın inatlaşmayın”ı söylememiş miydi?  Bu üstelemeler de benim takıntılarımdı. Ayrıca, Kağan: “Ben panik olunca sen de panik oluyorsun. Yol gösterici olamıyorsun.” diye bu haklı eleştirisini ortaya koymuştu.”
.....

Nörolog: “Kağan çevreye (ve size) uyamıyorsa çevre (ve siz) Kağan’a uyacak, sabırla çok ilerleme kaydedeceksiniz, zeka düzeyi oldukça yüksek bir çocuk, gel-gitler hepimizde var, “anlamaya çalışılmalı” demişti."

Kaynak: 



A.Şükran Demiralp, 21 Mart 2017

9 Mart 2017 Perşembe

ŞİDDETİ NELER KIŞKIRTABİLİR?

Sürekli benzer şiddetli tablolarla, "gerçekleri yansıtıyoruz" adı altında; belgesel, dizi, film, kitap, reklam vbg araçlarla  beyinleri koşullandırmak, şiddeti sönümleyebilir mi?

Araştırmalar (devam edecek):

         Derleyen: A.Şükran Demiralp