Hastalıklarla
Uzlaşma; kısmen bilince, kısmen de iradi kontrole bağlı olarak elde edilen
düzeydir:
İyileşme arzusu: Hücresel, kimyasal ve hormonal
düzeylerden benliğin örgütlenmesine kadar her türlü işlevsel örgütlenmelerden
ve uzlaşmalardan oluşan, neredeyse sınırsız bir repertuarın devreye
girebileceği olasılığının gerçekleşmesi.
Özel ve kamusal alan: Özel
alan bireye özgü eylem ve duyguların yer aldığı alan, her yerde, insani ve
gayri insani çevre ile, yani kamusal alan
ile iç içe geçmiştir. Bireysel çabaları sosyal çabalardan ayıramayız, zira
bunlar hastanın dünyadaki varlığına destek olur (ya da engel olur); hastanın
tedaviye yönelik çabaları içinde bulunduğu dünyanın rıza göstermesine, tedaviye
yönelik diğer çabalar ise hastanın rıza göstermesine / uyumuna bağlıdır. Mümkün
olanı gerçekleştirmek adına birlikte çalışılmalıdır.
Rahatlama: Hastalığın temel kavramı rahatsızlık
olduğuna göre, tedavinin temel kavramı
da rahatlamadır. Hastanın rahatlığını
artıran her şey, patolojik potansiyelini azaltır ve hastalığı ile mümkün olan
en kapsamlı uzlaşmaya yardımcı olur.
Ön koşul: Hastanın dünya ile adamakıllı bir
ilişki tesis edilmesi; diğer insanlarla / diğer bir insanla. Çünkü dünyadaki
varlığımızı makul bir şekilde sürdürmemiz insan ilişkileri ile makul hale
gelir. Dünyanın varlığını tümüyle hissetmek, insan olarak bir diğer bireyin
varlığını tümüyle hissetmeye bağlıdır; insanların varlığı bizlere gerçekliği
bahşeder; insansız kalmanın gerçekdışılığı ise bu gerçekliği bizden alır
götürür; gerçekliğe, güvene ve güvencede olmaya dair hislerimiz, ciddi boyutta
insan ilişkisine dayalıdır. Tek bir
iyi ilişki, içine düştüğümüz sorun denizinde bize uzatılan bir can simidi, bir
kutup yıldızı / bir pusula gibidir. İnsanlarla yakınlaşma iyileştiricidir.
Dünyayı evimiz gibi hissedebilmek: Bu duyguyu farklı ortamlarda
sürdürebilmek; örneğin nörolojik ve psikiyatrik hastaların ihtiyaç duyduğu
hastanelerin akıl hastanesi kimliğine
bürünmesi hastaların gerçeklik ve evlerinde hissetme duygularından onları mahrum
eder; onları sahte bir evin ve hastalığın bedelini ödedikleri bir yerin içine
iter. Bu, gerçekdışı, mucizevi
beklentilerin eşlik ettiği, sahte bir evdeki sahte vaatlerin sadece ilaç(lar)la
gerçekleşeceğinin umulmasıdır. Sahte ortamlar ve gerilim ilaçlarla uzlaşmanın
önünde en önemli engeldir.
Öz: Deneyim gerçekliğin yegane ölçütüdür. Klinik tıbbın gündelik uygulaması teorik hatta felsefi bakış açılarına ihtiyaç duyar. Ve bizleri ihtiyaç duyduğumuz bakış açılarına kusursuz biçimde yönlendirir. Tıbbın felsefi bir eğitim sağlıyor olması keyif veren bir keşiftir. Filozofların arasında neredeyse bir tek Nietzsche, felsefeyi, insan bedenini algılamamızın ya da yanlış algılamamızın temelinde ele alır ve dolaysıyla filozof doktor idealine itimat eder. Tıp sadece ilaç vermekten ibaret oldukça, zeka ya da düşünceye çok az yer kalır; doktorlar sadece şifa dağıtmakla yetinmeMElidirler. Eğer herhangi bir tedavi yöntemi ya da ilaç "salt tıbba dayalı" herhangi bir yaklaşım hastaların sorunlarını kökten çözseydi, gözönüne alınacak herhangi bir durum ya da ele alınacak herhangi bir mesele kalmazdı.
Öz: Deneyim gerçekliğin yegane ölçütüdür. Klinik tıbbın gündelik uygulaması teorik hatta felsefi bakış açılarına ihtiyaç duyar. Ve bizleri ihtiyaç duyduğumuz bakış açılarına kusursuz biçimde yönlendirir. Tıbbın felsefi bir eğitim sağlıyor olması keyif veren bir keşiftir. Filozofların arasında neredeyse bir tek Nietzsche, felsefeyi, insan bedenini algılamamızın ya da yanlış algılamamızın temelinde ele alır ve dolaysıyla filozof doktor idealine itimat eder. Tıp sadece ilaç vermekten ibaret oldukça, zeka ya da düşünceye çok az yer kalır; doktorlar sadece şifa dağıtmakla yetinmeMElidirler. Eğer herhangi bir tedavi yöntemi ya da ilaç "salt tıbba dayalı" herhangi bir yaklaşım hastaların sorunlarını kökten çözseydi, gözönüne alınacak herhangi bir durum ya da ele alınacak herhangi bir mesele kalmazdı.
Kaynak: Dr. Oliver Sacks,
Derleyen: A.Şükran Demiralp, 12-12-2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder