28 Nisan 2018 Cumartesi

Bir Gazete Haberi ve Geçmişten Bir Olgu; İrdelemeler

Günümüzden birinci olgu: 2017 tarihli bir haberden özet: "53 yaşında bir kadın(K) beyin ameliyatından sonra her derdini manilerle anlatmaya başladı.
2010 yılına köyünden ilçe merkezine gitmek için bindiği minibüsün kapısı açılınca yola düşmüştü. Bu nedenle başından ağır yaralanan K, kaldırıldığı hastanede beyin ameliyatı geçirdi. Ameliyatın ardından sağlığına kavuştu. Ancak, eski durumundan farklı olarak, sol omuzunda istem dışı tik oluştu ve K'da bir de eşine az rastlanır bir durum olarak her derdini uydurduğu manilerle anlatmaya başladı. Şöyle ki: “ Kaza yaptım duymadın mı? Bu söze uymadın mı?” gibi... 
K, ameliyat olduktan sonra kendini durduramadığını, böyle konuşmalar yaptığını ve titremeleri olduğunu söylüyor.

Kendisine yöneltilen sorulara bile manilerle cevap veren K'yi çevresi 'mahallenin neşesi' olarak görüyorlar." 

İRDELEMELER

Kaza öncesi K nasıl bir insandı? Neşeli, içe kapanık, sakin vb bilmiyoruz? Çevresi bu durumdan memnun olduğu için bu yeni durumu çevresel açıdan bir davranış sorunu vb olarak algılanmıyor. K'yi bu durumu ile kabullenmişler. Elbette burada çevrenin dar bir yaşam alanı, köy olmasının ve  herkesin birbirini tanımasının önemi yadsıyamayız. 

K büyük şehirde bir ev kadını olsaydı veya bir iş yerinde çalışıyor olsaydı durumu nasıl olurdu? Büyük bir olasılıkla, köydekinden çok daha farklı olabileceği, bu durumdan kurtulabilmek için doktor doktor vb gezebileceği, içe kapanabileceği ve  sosyal ortamlardan uzaklaştıkça da sorunlarının katlanabileceği gibi bir çok olumsuz seçenek aklımıza gelebilir.

Bir diğer olumlu seçenek de, K bu yeni özelliğini uygun bir  ortam bulup kullanabilirdi belki?

Bazı durumlarda ne kadar da az meraklı bir dünyada yaşadığımız düşünülebilir. 

Bu kadıncağız ara ara izlenmekte midir? 

Aradan bir yıl daha geçti, aynı durumu devam ediyor mu? Değişme varsa hangi yönde?

Mankenler vb kişilerden dedikoduların, zorla popüler yapılanların, beynimizi yıkayan haber ve programların vs yerini alabilecek o kadar çok konu var ki? 

K gibi değişimler yaşamış insanlar bilim ve dolaysıyla her birimiz için bir çok konuda yolumuzu aydınlatabilir(di).

*********
Bilimsel olarak izlenmiş ve yukarıdaki gibi "mikro" düzeyde değil, "makro" düzeyde bir beyin değişimi ile ilgili bir olgu:

Kısa ve müzikli video: https://www.youtube.com/watch?v=_hXPurgpx2o

İkinci olgu, bilimsel çevrelerde ve hepimizin de anlayabileceği gibi "beynin plastisitesi" için mükemmel bir örnek olarak ele alınıyor.

Umutlu olabilmek ve yaşama devam edebilmek için çok önemli bir olgu, değil mi?

Derleyen: A.Şükran Demiralp, 28 Nisan 2018

Not: Daha da aşağıda, "BEYNİN PLASTİSİTESİ" yazısından sonra video'nun fotoğraflı anlatımı var.

30 Nisan 2018: 
"BEYNİN PLASTİSİTESİ: 'Beyin Plastisitesi' veya 'Nöroplastisite / Nöral Plastisite'; beynin bağlantılarını düzenleme ya da yeni bağlantılar kurma yetisidir. NÖRAL PLASTİSİTE Doğumdan sonra beyin gelişimini şekillendiren süreç plastisite olarak adlandırılır. Sinir sistemindeki bağlantıların deneyimlere bağlı olarak düzenlenmesidir. Duyu sistemlerinin gelişiminde bu mekanizmadan söz edilebilir. Örneğin, görme duyusu; doğumdan itibaren var olan bir özellik olmayıp görme deneyimlerinin sonucunda şekil almaktadır."
Kynk: http://docs.neu.edu.tr/staff/ruveyda.bayramoglu/B%C4%B0O-105-3_3.pdf

9 Nisan 2018 Pazartesi

Tourette Sendromu Kılavuzu (TSK) - Hasta veYakınlarının Deneyimlerinden Bir Derleme; TS'de hep birlikte daha iyi hissetmenin ipuçları













ADHD / DEHB: Hiperaktivite ve Dikkat Eksikliği Bozukluğu
OKB   : Takıntılı – Zorlantılı Bozukluk

ADHD, OKB gibi bozukluklar TS'li bireyin ailesinde de bulunabilir.



Bazı ilaç deneyimleri:



SORULAR:

(1) Okulunuzdan ve varsa, devam ettiğiniz TS ile ilgili uzman(lar)dan BEP (Bireysel Öğrenme Planı) talep ettiniz mi?

(2) Siz ebeveyn olarak, kendinizi iyi ifade edebiliyor, sorunu doğru anlatabiliyor ve insanlarla etkili iletişim kurabiliyor musunuz?
(3) Rastgele denemeler rastgele sonuçlanır; eğer deniyorsanız, deneysellikten beklentiniz nedir?

Yeni katkılarımız ile devam edecek..


GENEL HATIRLAMA İÇİN:

Tourette Sendromu(TS) ÇOK GENİŞ BİR YELPAZEDE YER ALIR; İçinde OTİZM dahil bir çok bozukluğu da barındırabilir:


Attention Deficit Disorder (ADD): Dikkat Eksikliği Bozukluğu

Oppositional Defiant Disorder (ODD): Karşı Gelme Bozukluğu

Specific Learning Difficulties: Özgül Öğrenme Bozukluğu

Autism Spectrum Disorder: Otizm Spektrum Bozukluğu

Anxiety: Anksiyete

Attention Deficit Hyperactivity Disorder (ADHD): Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

Obsessive-Compulsive Disorder (OCD): Takıntılı- Zorlantılı Bozukluk / Obsesif - Kompülsif Bozukluk(OKB)

Gifted: Yetenekli

Sensory İntegration Disorder: Algısal Bütünlük Bozukluğu

Auditory Processing: Duysal İşleme

Depression: Depresyon

Ve  Kapak Resmi'ndeki (TIK) MERKEZE lütfen DİKKAT:


Tics and Tourette's Syndromes: Tikler ve Turet Bozukluğu yukarıda Türkçe'leri de yazılan olası durumların herbiri (ve belki henüz bilinemiyen vd) ile etkileşim halindedir.









Derleyen: A.Şükran Demiralp, 9 Nisan 2018, 2019

5 Nisan 2018 Perşembe

TEDAVİ NASIL OLABİLİR?



1965 -66 yıllar; anneannemlerin kaldığı kasabaya ziyaretlerimiz olurdu. Yaz tatilleri, ara tatiller gibi zamanlarda oraya giderdik.  Hatta babamın Ankara’ya tayini çıkığında, ilkokul birinci sınıfa da bu kasabada başlamıştım. Oradaki anılarımdan:

Sık sık şişen bademciklerimle yükselen ateşim, eve gelen doktorun muayenesi ve hastalık ilerlemesin diye hızla etkili olacak penisilinli iğne.

Ardından eve gelen kasabanın en uzun hanımlarından olduğu için Leylek lakabı takılmış iğneci Ayşe hanım. “Leylek Ayşe geliyor” dendi mi mahallenin çocuklarını bir telaş, oyunla karışık bir korku alırdı; beni de…  Bir taraftan iğneci Leylek Ayşe’nin yüzündeki ciddiyeti inceler, lakabına uyan işaretler bulmak için merakla izlerdim. O zamanlar aynı iğne bir çok kişide kullanıldığı için önce suda kaynatılarak dezenfekte edilir, sonra soğuması beklenir, o sırada sohbet edilir, sonra da kalçadan yapılan o penisilinli yakıcı iğnenin acısı tüm keyfimi kaçırırdı; annem, teyzem, anneannem beni sıkı sıkı tutarlar, Leylek Ayşe derin nefes almamı, kasılmamamı söyleyerek işini ustalıkla yapsa da canımın yanması kaçınılmazdı.

Bir başka hastalık sırasında, yine aynı penisilinli tedavi için Leylek Ayşe evimize gelecekti. Kapı çalınır çalınmaz, şiş bademciğime rağmen kaybetmediğim oyunculuğum ve enerjimle, doğru evin bahçesindeki dut ağacının üzerine hızla öyle bir tırmandım ki ben bile şaşırdım.  Beni ağaçtan hiç kimse indiremeyecekti. Bademciklerimin ağrısı iğnenin acısından daha hafifti.  Annemler dakikalarca dil döktüler. Hayır, beni ikna edemeyeceklerdi. ‘Hadi çıkın da indirin’ diyerek eğleniyordum da. Dakikalar sonra, “Leylek Ayşe gitti” dediklerinde, aşağı indim. Ve yine pusuda bekleyen iğne hedefe her zamanki gibi ulaştı.

Derin belleğime yerleşmiş bu çocukluk anılarıma şimdi başka türlü baktığımda, eve gelen sağlık hizmeti aslında ne kadar değerliydi. O zamanlar biraz oyun, biraz korku dolu dakikalar yaşatan bu anıların içinde, doktor ve hemşire aynı zamanda birlikte çay içtiğimiz, ailemizin tüm bireylerini tanıyan dostlarımızdı da.  Bu arada, ağaca çıktığım için de hiç kimse bana kızmamıştı.

Oliver Sacks’ın “Mars’ta bir Antroplog - 1994” kitabında da sağlıkçının, doktorun mesleğinin yaşam alanından bahseder.

Oliver Sacks: “… Babam doksan yaşında emekliye ayrılma muhasebesi yaparken ona ‘Hiç olmazsa ev ziyaretlerini bırak’ dedik. Şöyle cevap verdi, ‘Hayır ev ziyaretlerine devam edeceğim – onun dışındaki her şeyi bırakacağım.’

Özellikle derin değişime uğrayan kişiliklerin ve dünyaların keşfedilmesi muayenehanede veya tedavi odasında yapılacak bir şey değil. Fransız nörolog François Lhermitte bu konuda özellikle duyarlıdır. Hastalarını klinikte gözlemlemek yerine, onları evlerinde ziyaret eder, lokantaya ve tiyatroya götürür, birlikte dolaşmaya çıkar, mümkün olduğunca yaşamlarını paylaşmaya çalışır.”

Bu deneyimlerden etkilenen Oliver Sacks da hastalarını gerçek dünyalarında keşfetmeye çıkar. Kendini “nadir yaşam biçimlerini inceleyen bir doğa bilimci, biraz saha araştırması yapan bir antropolog, ya da nöro-antropolog, ama en çok ev ziyaretlerine giden, insan deneyiminin en uzak köşelerinde ev ziyaretleri yapan bir hekim” gibi hisseder.

İşte Oliver Sacks, yazdığı sinirsel şans etkeniyle oluşan başkalaşım öykülerini böyle derin incelemelerle oluşturmuştur.

2000 yılı sonrası ülkemizde de bir psikolog, depresyondaki genci evine gelerek yatağından çıkarır, birlikte adalarda gezerler, yemek yerler. O günden sonra tedavi süreci çok daha iyi gider. Gencin üniversiteyi bitirmesine daha iyi destek olur (Uçlarda Gezintiler, Pan Yayın).  

Oliver Sacks, “Hastanın dünya ile; diğer insanlarla / diğer bir insanla adamakıllı bir ilişki tesis edilmesi”nin önemine değinir. “Çünkü dünyadaki varlığımızı makul bir şekilde sürdürmemiz insan ilişkileri ile makul hale gelir. Dünyanın varlığını tümüyle hissetmek, insan olarak bir diğer bireyin varlığını tümüyle hissetmeye bağlıdır; insanların varlığı bizlere gerçekliği bahşeder; insansız kalmanın gerçek dışılığı ise bu gerçekliği bizden alır götürür; gerçekliğe, güvene ve güvencede olmaya dair hislerimiz, ciddi boyutta insan ilişkisine dayalıdır. Tek bir iyi ilişki, içine düştüğümüz sorun denizinde bize uzatılan bir can simidi, bir kutup yıldızı / bir pusula gibidir. İnsanlarla yakınlaşma iyileştiricidir.


Derleyen:
A.Şükran Demiralp, 5 Nisan 2018