ETİK DAVRANMAKTAN
VAZGEÇMENİN BAHANESİ OLAMAZ!
Bilimin amacını asla unutmamak / gerçekten akıllı olabilmek: http://asukrandemiralp1.blogspot.com.tr/2017/06/bilim-ve-budalalk.html
Çıkar Çelişkisi
kavramı için: http://asukrandemiralp2.blogspot.com.tr/2016/11/etkilesimlerde-ckar-celiskisi-conflict.html
Bilim ödüllerinin
bazıları: http://asukrandemiralp1.blogspot.com.tr/2012/11/blog-post.html
Tanık olduğum bir konu:
“Evet, bu bilimsel projeyi X ilaç firması destekliyor. Proje biraz şekil
değiştirdi diye vazgeçemeyiz. İlk hali değiştiği için projeden ayrılan Y beyin
tüm Avrupa’da gezmesini, araştırma yapmasını destekleyen kimlerdi acaba? O ilaç
firması değil miydi?”
Not: Proje nasıl
değiştirmişti? Belli demografik - Demografi, Diğer adıyla nüfus bilimidir. Dünya'da veya bir ülkede bulunan nüfusun yapısını, durumunu, dinamik özelliklerini inceleyen bilim dalıdır. - özellikleri olan bir topluluk üzerinde
başlatılan bir tarama çalışması devam ederken topluluğa özelliklerini bozacak
yeni üyeler eklenmişti.
Topluluğun seçiminde
rol oynayan demografik kriterler için herhangi bir örnek olsun diye:
- 50 – 70 yaş arası, kadın
- Ekonomik durumu en az orta ve üzeri
- En az lise mezunu ve üzeri…
Bu örnek üzerinden
gidersek, bu topluluğa sonradan varoşlardaki, ekonomik ve eğitim durumu çok
farklı kadınları da kattığınızda, konu bilimsel projeden çıkıyordu. O yaş
civarı herhangi kadınlar üzerinde yapılan genel bir ankete dönüşüyordu ve artık
bu projeye ne kadar bilimsel bir araştırma denebilirdi? Projeden ayrılan
akademisyenin açıklamaları yaklaşık böyleydi.
Ve diğer durumlar…
Böyle konularda
ihtiyaç duyulan kaynakların nerelerden bulunacağı sorusunun ötesinde acaba
bireysel hırsların; şöhret, para gibi, etkisi ne kadar?
Örnekler yaşantılarımızda
ve dünyada bolca var.
Ama umudumuz çok
daha fazla. Akılcı ve modern insanlara; yani, önce kendimize güveniyoruz. Biz ne kadar
etik davranmayı bir yaşam biçimine dönüştürürsek, dünya da o kadar çok etik
davranışlar yayılabilir. Etik olmayanları da ortaya çıkardıkça aptal ve modern olmayanların sayısı azalabilir.
Derleyen: A.Şükran
Demiralp, 20-11-2017
Aşağıdaki değerli yazı için Sn. Mustafa çetiner'e teşekkür ederiz.
Dr. Mustafa Çetiner’in yazısından
alıntı:
“Konuyu ilk kez
gündeme getirenlerden biri Antony Barnett idi. Barnett bir gazeteci ve insan
hakları savunucusu. Onun Guardian’ın “Observer” ekinde 2003 yılında çıkan
yazısı tam bir şok etkisi yaratmıştı.
Makalenin tam ismi How
drug firms ‘hoodwink'? idi: Türkçesi, “İlaç firmaları nasıl
‘aldatıyor’?”
Barnett’a göre bilimsel tıp dergilerinde yayımlanan makalelerin
neredeyse yarısı “ghostwriters” yani “hayali yazarlar” tarafından
yazılmaktaydı. Bu makalelere sonradan hekim isimleri eklenmekte ve sanki
isimleri eklenen yazarların çalışmaları gibi sunulmaktaydı.
Üstelik çok güvendiğimiz bilimsel dergilerde bu genellemeye dâhildi.
Tıp dünyasındaki saygınlığı su götürmez olan The New England Journal of
Medicine dergisi, bir kalp ilacının etkinliğinin rapor edildiği çalışmayı geri
çekmek zorunda kalmıştı. Gerekçe makalenin yazarları arasında yer alan Alman
kardiyolog Dr. Hubert Seggewiss’in çalışmadan haberi olmamasıydı.
İnanılır gibi değildi, ünlü bir dergide yayınlanan önemli bir bilimsel
çalışmanın yazarları arasında adı geçen bir bilim insanı isminin çalışmaya
eklendiğini bilmiyordu!
Anthony Barnett o eski ama unutulmaz yazısında, mide ilaçlarından birini
konu alan bir yazıdan da söz ediyordu. Önemli tıp dergilerinden birinde
yayımlanan söz konusu çalışmada katkılarından ötürü̈ teşekkür edilen hekimin
aslında ilacı pazarlayan firmanın kadrolu bir yazarı olduğu anlaşılmıştı. Bu
örnekleri çoğaltmak çok mümkün, ancak son yıllarda daha az yapıldığını –
yapılabildiğini de eklemem gerekir.
Çünkü bilim dünyası elbette ki konuya duyarsız kalmadı. Birçok bilimsel
dergi bir özeleştiri sürecine girdi. Artık makale yazarlarının tümünden ayrı
ayrı onay alınarak makaleler basılıyor.
Peki, “hayalet yazarlar" sorunu çözüldü mü?
ABD senatörlerinden Senatör Charles E. Grassley, 24 Haziran 2010
tarihinde Senatoya bir rapor sundu.
Senatör raporunda
ismini anmayacağım bir ilaç firmasının kendi hormon ilacı ile meme kanseri
arasındaki ilişkiyi değerlendiren bir makale yazdırmak için bir tıp iletişim ve
eğitim şirketi, DesignWrite Inc. (DesignWrite) ile anlaştığını ve makaleye daha
sonra bazı “akademi” mensuplarının da ismini yazar olarak ekleyerek bilimsel
bir dergide yayınlattığını belgeleri ile kanıtladı. "Grassley,
Charles, ed. (June 24, 2010). "Ghostwriting in Medical Literature"
(PDF). Minority Staff Report,111th Congress,United States Senate Committee on
Finance. Washington, DC. Retrieved 2010-07-11.”
Yani sorun halen sürüyor.
Kesin olan “bilimin ilerleme sürecinde” bilimsel çalışmalardan, yapılan
bu bilimsel çalışmaların yayımlanmasından vazgeçilemeyeceğidir.
Günümüzde tıbbın ve insan sağlığının alınıp satılabilir bir “meta”
haline gelmeye başladığı doğrudur ancak bilimsel yöntemin doğruluğuna olan
inancın yitirilmemesi önemlidir.”
Yazının tamamı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder